Cebimizdeki Hırsız!!!

     Bu söz ettiğim; günümüzün engellenemeyen ve artık hepimize musallat olan bir hırsız. Bizim kendimizin gönüllü olarak kabullendiğimiz ve vaktimizi çalmasına engel olmaya hiç niyetimizin olmadığı, hatta bile bile çaldırdığımız bin nesne... Bu girişten sonra artık vakit hırsızından söz edelim. Bu vakit hırsızı hepimizin elinden düşürmediği, cebimizde çantamızda taşıdığımız akıllı telefonlarımız...

Cebimizdeki Hırsız!!!

   Evet, maalesef günümüzde artık vaktimizin çok büyük bir kısmını çalan, en sevdiklerimizden bile fazla zaman ayırdığımız bir nesne... Akıllı telefonu ve interneti olan hemen hemen herkesin neredeyse esiri olmuş bir şekilde vaktimizi alan bir alet. Bu telefonlar ilk çıktığı yıllarda sadece haberleşme ve mesaj gönderme niteliği taşırken, son yıllardaki teknolojik gelişmelerle birlikte artık gözümüzü ayıramaz bir duruma geldiğimizin bir gerçeği haline geldi. Aslında hepimizin şikâyet ettiği bir durum. Herkesin, yeter artık bırak şunu elinden diye birbirimize sitemde bulunduğumuz ama ilk fırsatta yine elimize aldığımız bir iletişim aracı.

     Şunu diyebilirsiniz; evet öyle ama çok da yararlı bir araç. Öncelikle artık herhangi bir bilinmeyenle ilgili anında bilgi sahibi olmamızı sağlıyor, google sayesinde... Anında fotoğraf çekerek sevdiklerimize gönderiyoruz... Arkadaşlıklarla birbirimiz hakkında anlık bilgi sahibi oluyoruz, hastalıkları ölümleri öğreniyoruz. İstediğimiz anda istediğimiz kişiyle anında temasa geçiyoruz, hem de görüntülü olarak...

   Bunları saymakla bitiremeyiz evet, bunların hepsi doğru ve son derece yararlı özellikleri ve katkıları... Yalnız el insaf, şöyle bir düşünelim; bu yukarıda saydıklarımıza bu araçla ne kadar zaman ayırıyoruz, olumsuzluklarına ne kadar zaman ayırıyoruz? İşte bütün mesele burada. Eğer faydalarını, bizden aldıkları ve olumsuz etkilediklerinden fazla kullanıyorsak bizim için mesele yok.

     Çünkü ben de dâhil bu akıllı telefonlar çıktığından beri kitap okumaya eskisi kadar zaman ayıramıyoruz. Nedeni işte bu akıllı telefon. Elimize aldığımızda ona bak, buna bak derken zaman geçiyor ve kitaba zaman ayırmak aklımıza gelmiyor. Peki, bizim gibi kitap okuma alışkanlığı ile büyümüş ve okumuş bir nesil bunu yapıyorsa, şu anki genç nesil ve çocuklarımız nasıl okuyacak? Eskiden haftada en az bir kitap okuyan bir arkadaşım vardı, bir ara bu akıllı telefona biraz takılınca eskisi kadar kitap okuyamadığını kendi söyledi ve bu işten vazgeçeceğini anlattı.

     Evet, bu hırsızdan kendimizi koruma yıllarını aramamız lazım. Saydığım faydalarını yadsımıyorum ama buna da bir çözüm bulmamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Örneğin bir yerde okudum. Elinize bir kitap alın ve sayfalarını 7 bölüme taksim edin. Her gün bir bölümünü okuyun. Bir haftada 7 bölümü bitirerek kitabı tamamlayın. Bir yılda 52 kitap okursunuz. Hoşuma gitti ve en kısa sürede uygulamaya koymaya niyetlendim. Yani 3 yüz sayfalık bir kitabı düşünün, günde 4O-45 sayfa okunması gerekiyor. Herhalde akıllı telefona saatler ayırırken, bir günlük zaman diliminde bu kadar sayfayı okuyabiliriz diye düşünüyorum.

     Bu ve benzeri uygulamalarla bu vakit hırsızına bir önlem almış, bir kilit vurmuş olabiliriz belki de... Yoksa bu alet bizim, hiç bir şekilde geri getiremeyeceğimiz vaktimizi çalmaya devam edecek...

 

Bakmadan Geçme