Cumhuriyet Varken Ne İstiyorsunuz ki?

Cumhuriyet Varken Ne İstiyorsunuz ki?


    
Yarın Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101. Yılını kutlayacağız… Yani artık Cumhuriyetin 2. asrı içindeyiz. Milletimizin kahir ekseriyeti Cumhuriyet’i benimsemiş, özümsemiş, bütün getirilerinden faydalanmış ve yıllarca uygulanmış; hâlâ değiştirilemez maddeleri kurcalamanın ve milletin canını sıkmanın ne âlemi var. Onun için soralım: “Cumhuriyet varken daha ne istiyorsunuz ki?”
Bu konuda yıllarca her 29 Ekim’de programlar yaptım ve çok değerli hocaların fikirlerini aldım. Onlardan edindiğim bilgilerle o beğenmeyenlere ya da başka arayışlarda olanlara birkaç satır karalamak istiyorum.
Cumhuriyet’in bir devlet yönetimi olduğunu, tarih içinde 3 çeşit uygulamasının olduğunu biliyoruz.
Bunlar: Birincisi mutlak idareler yani monarşiler, İkincisi Meşrutiyet ki, monarşinin yanında meclis de oluyor. Bir de Cumhuriyet var. Kelime cumhurdan geliyor yani cumhur halk ve halk idaresi demek. Batıda da aynı Republika yani cumhuriyet vardır. Cumhuriyet’te ana unsur seçimin olmasıdır. Geçmişte de çok basit de olsa bir seçimle yöneticiler seçilmiştir. 20. Yüzyılda da Cumhuriyet’in birçok çeşidi olmuştur. Örneğin Teokratik cumhuriyetler de vardır. Mesela İran’da ve Vatikan’da bunların örnekleri görülür. Yöneticileri din adamlarıdır. Eski Sovyetler döneminde de cumhuriyet kelimesi vardır. Orada da bir seçim vardır ama tek parti olmuştur. Yani totaliter bir cumhuriyet vardır.
Şimdi yine soralım; o zaman bunlardan birisini mi istiyorsunuz?
     Yine bir başka modeli olan Demokratik Cumhuriyettir ki, bizim de uygulamaya çalıştığımız budur. Yani yöneticilerini demokrasi prensiplerine göre seçen bir modeldir.
Atatürk’ün arzuladığı da işte buydu. Demokratik bir Cumhuriyet. Çünkü Demokrasi bir uygulama manzumesi; kuralları ve kurumları ile… 
Mutlak idarelerde demokrasi uygulanamaz. Ama Cumhuriyet’le birlikte bizde de hemen demokrasi prensiplerinin uygulanamadığını görüyoruz. 
Hocalar bu durumu şöyle izah ediyorlar:
“Evet, bir süre sonra çok partili bir demokrasi denenmiş ama halkın o zamanlarda buna henüz tam hazır olmadığı anlaşılmış. Neden hazır değildi diye eleştirirken biraz anlayışlı olmak lazım. Bu millet 70’li yıllara kadar birbirine tahammülsüzdü. Hatırlayın o günleri. Onun için 1920’li yıllarda nasıl çok partili bir sürece hemen geçebilirsiniz? Atatürk kurulmasına izin vermiştir ama neticesi bellidir. O yıllarda Avrupa’yı düşünün şöyle bir: Rusya, Almanya ve İtalya’da nasıl katı bir totaliter rejimler vardı. Atatürk bunlara kafa yormuş. Devlet kurmak öyle basit bir konu değil. ‘Demokrasi prensiplerinin en hakiki uygulanacağı rejim cumhuriyettir’ diye özetleyebileceğimiz bir sözü vardır. İşte Atatürk’ün hedeflediği budur. Biz ülkeyi bir bataktan kurtardık, sizler oraya varın diyor. Yani Atatürk ‘Cumhuriyet fazilettir’ diyor. Hiçbir kişiye, sınıfa kuruluşa üstünlük vermeyen, kanun önünde herkesin eşit olduğu bir sistem olduğunu vurguluyor.”
Yani yukarıda da vurguladığım gibi, zaten milletin büyük bir kesiminin nimetleriyle birlikte benimsediği Cumhuriyet’in kazanımları konusunda da çok dikkatli olmamız tarihçilerimiz tarafından hep tekrarlanıyor. 
Şu uyarıları bir kez daha buraya ekleyerek yazıma son vermek istiyorum…
“Türkiye rahat bırakılmıyor. İşte son 1 aydır bu konuda yapılan kafa bulandırıcı söylemleri hatırlayın…Türkiye’de bazı ortak değerler var. Bunları muhafaza etmek lazımdır. Bu millet kaynaşmış bir millettir ve bölünemez. Türkiye’ye bütün dünya göz dikmiştir. Bizi rahat bırakmazlar. Bu topraklarda devlet olmak çok zordur. Örtülü planlar hala yapılıyor. Sevr yeniden uygulanmak isteniyor. Atatürk’e düşmanlık yapılıyor. Allah bu milleti seviyor. O zor günlerde böyle bir lideri bizim milletimize gönderiyor. Bunları kaybetmemek lazım. Cumhuriyet’e sahip çıkmak zorundayız. İki de bir geçmişi tartışmanın da bir âlemi yok, geleceği kaybederiz.”
     Bu cümleler üzerine daha ne denir ki???
 

Bakmadan Geçme