Sıtkı Şeremetli – Köşe Yazısı
HERKES HAYATI KENDİ DURUŞUNA GÖRE YORUMLAR
O kadar çok çirkinlikler yaşıyor ve yazıyoruz ki, çoğu zaman dünyada nice güzelliklerinde yaşandığını gözden kaçırıyoruz.
Bu yüzden bugün bir güzelliği paylaşacağım sizinle
xxx
Mahkeme salonu gün ortası tenhalığındaydı. İlginç bir dâva olmadığı için salonda fazla izleyici yoktu. Gencecik hâkim salona girdi.
Önündeki dosyaya bir göz attı: "Yine boşanma dâvası ha!"
Başını kaldırdı. Bakışlarını davalıyla davacıya çevirdi.
İkisi de 70'ini aşkın görünüyordu.
Şaşkınlık içinde sordu: "Boşanmak mı istiyorsunuz?"
Yaşlı kadının gözleri doluydu.
Torunu yaşındaki hâkime baktı ve inim inim bir sesle hikâyesini anlatmaya başladı
: "Bu gördüğün adamla 50 yıl kadar önce evlendik yavrum! Evlendiğimizin birinci yıldönümünde kocam olacak bu adam bana sedef çiçeklerinden oluşan bir buket verdi. Onları öyle çok sevdim ki, yapraklarından yeni sedef çiçekleri ürettim. Zamanla çoğaldılar. Çocuğum da olmadığı için bütün sevgimi onlara yöneltmiştim. İsimler bile takmıştım."
Gözlerini sildi: "Her gün sedef çiçeklerimi suluyor, toprağını havalandırıyor, sevip okşuyor ve onlarla konuşuyordum. Bir gün baktım, yaprakları sararmaya başladı. Kocam bahçıvandır. Çiçeklerimin neden sararıp solduklarını sordum. Bana dedi ki: 'Sedef çiçekleri gündüz değil, gece yarısından sonra sulanırmış. Bunu duyduğumdan beri hastalıkta sağlıkta, soğukta sıcakta, tam 50 yıl boyunca her gece sabaha karşı saat 2 de yatağımdan kalkıp evlâtlarını emziren anne hassasiyeti içinde sedef çiçeklerimi suladım. Bu benim kocam olacak adam, 'Bir gece de ben kalkayım, karıma yardımcı olayım!' demedi. Hiçbir faydasını görmedim."
"Peki!" diye araya girdi genç hâkim, "Boşanmak için bunca sene neden bekledin nine?"
Yaşlı kadın yemenisinin ucuyla gözlerini silerken konuştu: "Ailenin kutsal olduğunu öğrettiler bize evlâdım, zırt pırt boşanma olmaz. Boşanmak için bıçağın kemiğe dayanması lâzım!"
"Anladım !" derken gülümsedi hâkim, "Peki, bıçak ne zaman kemiğe dayandı?"
"Birkaç gün önce!" diye soruya cevap verdi yaşlı kadın, "Yorgunluktan, belki de yaşlılıktan o gece uykuda kalmışım. Çiçeklerime su veremedim. Yavrucaklar susuzluktan sararıp soldular. Kocam olacak adam, hiç olmazsa beni uyandırarak yardım etseydi! Ama hayır! O kadar duyarsız ve umursamaz biridir ki, uyanmışsa bile sırf bana yardımcı olmamak için beni uyandırmamıştır. Böyle bir adamla artık bir dakika bile evli kalamam, lütfen bizi boşayın!"
Kadın sustu. Gözlerini tekrar sildi.
Gencecik hâkim yaşlı adama döndü: "Nineyi duydun, söyleyecek bir şeyin var mı?" "Var!" dedi
Yaşlı adam, karısı tarafından ağır şekilde suçlandığı için Önüne doğru bakarak anlatmaya başladı: "Askerliği reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptığım sırada tanıdım Ayşe'mi. Ona sedef çiçeklerinden buketler verdim. Delice sevdik birbirimizi. Sonra evlendik. Evliliğimizin ilk yıllarında boyun ağrısı çektiği için doktora götürmüştüm. Doktor, boyun kireçlenmesi teşhisi koydu. Uzun süre yatakta kalırsa boynundaki kireçlenmenin artacağını, bu sebeple her gece kalkıp gezinmesi gerektiğini söyledi. Fakat eşim inatçıdır, doktoru dinlemedi. Aramızda bu tartışma sürerken sedef çiçekleri yaprak dökmeye başlamaz mı, hemen aklıma bir cinlik geldi: Onları gece yarısından sonra sularsa yeşereceğini söyledim. Böylece uzun süre yatakta hareketsiz kalmamasını sağlamak istiyordum. Ancak uykusu ağırdır Ayşe'min. Bu yüzden yıllardır saat 2'lere kadar uyumadım.
Çeşitli yollardan onu uyandırdım. Sevdiğim kadını evlâdı gibi sevdiği çiçeklerini sularken her gece gizlice seyrettim. Ama geçen gece yaşlılık işte, uyanamamışım. Uyanamayınca da Ayşe'mi de uyandıramadım. Çiçekler susuz kaldı. Bu yüzden de suçlanıyorum. Ve dünyada her şeyden çok sevdiğim kadın, bu yüzden beni boşamak istiyor."
Yaşlı kadın kocasına baktı. Hıçkırdı, sarsıldı.
“Nasıl da yanılmışım?" diye bağırdı.
Sendeleye sendeleye kocasının yanına gitti, kocasına sarıldı. "Her şey göründüğü ya da sanıldığı gibi değildir" diye mırıldandı Gencecik hâkim, "Herkes hayatı kendi duruşuna göre yorumlar." Dosyayı mübaşire uzattı: "Dâva düşmüştür." Gözlerinden iki damla yaş damlıyordu.