Gazetemizdeki köşe yazılarımda çok sık olarak iki konudan bahsediyorum; EĞİTİM VE SAĞLIK. Evet, bunu özellikle yapıyorum; çünkü bu iki konu toplumun tümünü ilgilendiren çok önemli alan, hepimizin bildiği gibi. Dolayısıyla benim de bu konulara sık sık yer vermem çok normal ve hatta gerekli.
İsterseniz önce, doğduğumuz günden itibaren başlayan sağlık serüvenimizden başlayalım. Hatta doğum öncesinden… Bildiğimiz gibi biz daha annemizin karnındayken bizim için, bizim sağlığımız için endişe eden ve karnındaki o yavruya zarar vermemek için azami dikkat gösteren ve kendini koruyan bir annemiz var. Zaten eli ayağı tuttuğu güne kadar bizimle ilgilenen annemiz daha biz dünyaya gelmeden önce bizim sağlımız için en üst düzeyde çaba sarf ediyor.
Bu çabaların sonunda sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiysek, annemiz sonrasında da daha ilk günden yine bizim sağlıklı bir birey olarak hayatımızı sürdürmemiz için gayret ediyor. Her şeyi ama her şeyi yapıyor. Bir yerde ilk anlardaki sağlığımız annemizin gayretlerinde oluyor. Tabii ki baba da var ama önemli bir rol annemizde. Peki, annenin tek başına gayreti bizim sağlıklı olmamız için yeterli oluyor mu derseniz, tabii ki değil. Sağlıklı bir doğum için, iyi şartlarda bir yerde o doğumun yapılması lazım. Devletin vatandaşlarına bu imkânı sunması gerekiyor. Bu tam manasıyla sağlandığında biz sağlıklı bir şekilde dünyaya geliriz. İşte doğumda başlayan bu sağlıklı yaşam olgusu bir ömür boyu devam ediyor ve bizler, bizim aldığımız hizmet karşılığı oranında sağlıklı bir şekilde hayatımızı sürdürüyoruz. Bütün bu saydıklarımın gerçekleşmesi için birinci faktör alt yapı imkânlarıysa, ikinci faktör çalışanlardır. Her iki unsurun da son derece yeterli olması, olmazsa olmazdır… Yapılan bütün çalışmaların bu yönde olması da kaçınılmazdır…
Sağlık gibi eğitim de aynı oranda hemen hemen, hayatımızda yer alan bir olgudur. Daha küçücükken ailemizde başlar eğitimimiz. Annemiz ve babamız tarafından bize eğitim verilir. Ardından okul günleri başladığında da eğitim öğretimimiz devam eder. Bu öyle bir süreçtir ki, daha sonra yaşayacağımız hayatın iyi veya kötü olması, iyi veya kötü birisi olmamız, refah içinde veya sefil bir hayat sürmemizin önemli ölçüdeki rolü bu aldığımız eğitim öğretimle alakalıdır. İyi ve ehil ellerde şekillenir ve yetiştirilirsek bütün olumlu davranışları ve becerileri kazanır, hayatımızı da buna göre şekillendiririz. Bunun örneklerini yaşayanlar tecrübeleriyle öğrenmişlerdir. Sonradan pişman olan birçok kişi gördüm ben bugüne kadar. İşte öyle pişmanlık yaşamamak için gerek ebeveynler gerekse gençler çok dikkatli olmalılar diye düşünüyorum. Özellikle anne babalar kesinlikle evlatlarını ikna etmeliler ve olumsuz yönlere saparak çocuklarının hayatının heder olmasına izin vermemeliler. Tabii bu arada yine devletimize ve yetkililere çok görevler düşüyor. Anne babaların yetersiz kaldığı yerlerde kesinlikle devreye girerek çocuklara ve gençlere yapılması gerekenin doğrusunu empoze etmelidirler. Bu onların görevleridir. Anne babaların borcudur, görevlilerin de adı üstünde görevleridir. Aldıkları ücretlerin karşılığını verme durumundaki sorumluluklarıdır. Bana ne el âlemin çocuğu dememelidirler. Zaten demiyorlardır denmesin, işini savsaklamak bile bir öğrencinin veya bir çocuğun hayatının alt üst olmasına neden olur.
İşte insan ömrünün en önemli iki olgusu ve dilimizin döndüğü kadar gerçekleri… Maalesef günlük hengâmenin içinde göz ardı edilen gerçekler; hele ki bu günlerde… Pandemi günlerinde bu yazdıklarımın önemi maalesef kat be kat arttı. Bu manada çok fazla yazıldığı çizildiği için genel anlamda bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Allah hepimizin evlatlarını sağlıklı ve başarılı kılsın inşallah…