Ramazan Karaca

Gazeteci Yorumları…

Ramazan Karaca


Ülkemizde son yıllarda her şey o kadar bir birine girdi ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayıramaz olduk. Bu durum siyasi karmaşanın dışında da kendisini hiç olmadığı kadar göstermeye başladı. Örneğin, her gün yüzlerce gazeteci yorumları… Özellikle çok geniş kitlelere hitabeden haber kanallarının ve yine çok satan bazı gazetelerin yazarlarını ibretle takip ediyoruz. Birkaç örnek vererek yazıma devam etmek istiyorum…
Geçtiğimiz günlerde yılların gazetecisi olan Ayşenur Aslan her gün yaptığı programına başlarken AHBAP Başkanı Haluk Levent ile ilgili çok emin bir şekilde bir iddiada bulundu. Ama iddia boyutundan çok çok fazla bir vurguyla yaptı bunu… Tabii bunu yaparken bütün amacı; çok keskin bir şekilde muhalefet ettiği kesime gazeteci tabiriyle çakmaktı. Canlı yayındı ve çok değil beş dakika sonra Haluk Levent aradı ve söylediklerinin tamamen yalan olduğunu ortaya çıkaran bir açıklama yaptı. Eee n’oldu peki şimdi? Bana göre bir gazetecinin düşeceği en kötü durum. Bunun tam aksi karşı yönde olmuyor mu? diye sorabilirsiniz. Doğrudur oluyor. Ama bu işi yıllardır ilkeli bir şekilde ve gazetecilik denildiğinde mangalda kül bırakmayanlar yaptığında bana göre önemlidir. Zaten bazılarına göre yandaş, yoldaş olarak nitelenenlerin bunu yaptıkları söylenegeliyor. Tetikçileri zaten hiç saymıyoruz. Onların amaçları belli. Gerçi onlar iddia edebilirler bizim yaptığımız haberler doğru, yalan değil diye. Olabilir ama sen onu tetikçilik ve rant için yapıyorsan onun adı “gazetecilik” olmuyor. 
Şimdi tekrar konumuza dönelim… Yazımın başlığındaki “Gazeteci Yorumları”na…Ben işim gereği hiç abartmadan söyleyeyim hepsini takip ediyorum. Yukarıda münferit olarak verdiğim örnekteki gibi yapılan gazeteci haberleri ve ardından gelen “yorumlar” maalesef bir gazeteci yorumu değil, kendi fikir ve düşüncelerini empoze etme, aşılama gayretleridir. Yani kardeşim sen bu fikirdesin kabul ama yaptığın manipülasyon. İşte bu işin iyice yozlaşmasının nedenlerinin başında bu geliyor. Artık hemen hemen her eli kalem tutan ve de televizyonlarda yorum yapanların içinde bulunduğu çıkmaz. 
Bakın burada bir parantez açmamız lazım. Basın sektöründe ideolojik ve belli bir siyaseti empoze eden yayınlar ve de yorumcular vardır. Onlar bunu yaptıklarını zaten belirtiyorlar. Benim burada kastettiğim, haberci ve objektif yayıncılık yaptığı iddiasında olanlar. Bir de tabii yalan haber ve yorumlar…Yoksa herkes istediğini yazar ve yorumlar. Sen de yazı yazıyorsun, sen yapmıyor musun? diyenleriniz elbette olacaktır. Valla ben elimden geldiğince yazılarımda neredeyse sıfır siyasi yorumda bulunuyorum. Eğitim, sağlık, ekonomi, trafik ve özellikle vatan millet konularında yazılar yazıp yorumlarda bulunmaya çalışıyorum. Bunlarda da bırakın doğru olmayan bir durum üzerinden yazı yazmak; ben kelime ve harf hatası bile yapmamaya gayret eden bir çabanın içerisindeyim. (Yakın çalışma arkadaşlarım ve dostlarım bunu iyi bilir) Yani mış, miş, mış, muş ve de kurgu üzerinden bugüne kadar ne haber yaptım, ne yazı yazdım, ne konuştum ne de sorumluluğum altında olan yerlerde böyle yapılmasına izin verdim. Yani yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir haber bana gelseydi ben o cümleleri söylemeden ve de yazmadan Haluk Levent’le konuşurdum. Hiç kimse için olmasa bile kendim için konuşurdum; 60 yaşından sonra 86 milyonun karşısında ofsayta düşüp rezil olmamak için...
Yaptığı ev yıkılan bir müteahhite biz nasıl bırak bu işi diyorsak; milyonların huzurunda yaptığı haberin 5 dakika sonra yalanlanan birisine de bu işi bırak demeliyiz. Ama nerdeee!.. Burası Türkiye!
Balıkesir mi dediniz? Bilmiyor musunuz? Çook yazdım…
 

Yazarın Diğer Yazıları