Bugünlerde kiminle karşılaşsak herkes lafı döndürüp dolaştırıp artık bir anlamda sath-ı mailine girdiğimiz yerel seçimlere getiriyor. “Eee söyle bakalım nasıl gidiyor seçim işleri?” sorusu da ardından geliyor. Benim bu mevzularda cevabım bellidir…Siyasete hiç girmedim, siyaseti hele hele bir tarafı aşırı savunarak veya karalayarak yorumlama yoluna da girmem…
Ama hem Balıkesir’deki hem de ülkedeki siyaseti yakından takip ederim ve bu anlamda programlar da yaparım. Bu konularda benim cevabım şudur; Türkiye’deki siyasi oluşumlarda, her şey liderlerin iki dudağının arasındayken bireysel anlamda iyi bir ikbal ve de başarıların ölçü olması nasıl gerçekleşir ki? Yani şunu demek istiyorum; bireysel anlamdaki liyakatler ve de başarılı olma durumları taa Ankaralar’a kadar pek ulaşmıyor. Ankara’yı etkileme gücünde olanlar veya Ankara’yı etkileme gücünde olanlara yakın olanlar kazanmamış mıdır hep? Bunu hemen hemen bütün partiler için söylüyorum. En demokratik olduklarını iddia edenler de dâhil olmak üzere…
Şimdi bakın durum bu olduğu için ve herkes de bunu bildiği için oyununu buna göre oynuyor. Yani ben şöyle yaptım da böyle yaptım da demek hiçbir şeyi değiştirmiyor. Yarın yerel seçimlerde, adayların belirlenmesi de bu doğrultuda olmayacak mı? Olmayacak diyen çıkar mı? Yıllardır şu da söyleniyor; kardeşim ön seçim olsa ne olur, delegeler de belli kişilerin kontrolünde yapılıyor. Onun için o anlamda avantajlı olan yine kazanır.
Peki, öyleyse ne yapalım? Şu anda yapılacak fazla bir şey yok… Aday adayların çok titiz bir şekilde genel merkezler tarafından takip edilerek liderlere en uygununu önermeleri, günümüz siyasi olgularına göre yine de en uygun yöntem olsa gerek. Yani hiçbir partinin Genel Merkezi ve lideri bu işi inisiyatifinden çıkarmak istemiyor. Her şeyin kendi kontrollerinde ve istedikleri gibi olmasını istiyor. Hal böyle olunca da bir bakıyorsun ki; birçok kişi ters köşe oluvermiş.
İşte bütün bunlardan dolayı, bazıları gibi hem ayar vermeyi seven hem de ben ne desem o olur gibi bir egonun içinde olanların yaptığı gibi ahkâm kesmeyi hiç uygun bulmadım kendi adıma… Yoksa bugün siyasete soyunanların kahir ekseriyetinin, kapasitesini de yeteneklerini de iyi biliyorum. En az birer defa onlarla program yapmış ve bende bir kanaat oluşmuştur. Adamı biliyorum, her şeyiyle mükemmel ama bir bakıyorsun, genel merkez hiç kaale bile almıyor. O zaman ben niye bu anlamda kafa patlatarak enerjimi harcayayım. Bir yerlere birilerini getirenler de belli, onu oradan alanlar da belli…
Bütün bunların örnekleri görülmüştür ve ben anlamakta da zorluk çekiyorum. Kendisini bir yere getiren güç, getirdiği gibi götürünce veryansın ediyorlar. Kardeşim adam seni nasıl getirdiyse öyle de alıyor. Senin bunu getirilmen gibi normal karşılaman gerekiyor. Elbette karşılayanlar var ama çoğu isyanları oynuyor.
İşte benim siyaseti yorumlamam bu şekilde. Bir de ben siyaset yapıp da mutlu mesut olanı da pek görmedim. Hep bir şikâyet içinde bulunanlar vardır ve olması gereken yerde olmadıklarını, dolayısıyla haklarının yendiğini iddia eder dururlar. Bu durum böyle bir döngü içinde sürer gider…